29 Haziran 2012 Cuma

Yağsız süt gereksizce pahalıdır...

Sütün insan sağlığındaki yeri tartışılıyor biliyorum ama ben oraya gir(e)meyeceğim şimdi. Yağsız sütün bu kadar pahalı olmasına kafayı taktım nitekim.


Süt firmaları çok çeşitli yerden süt alır ve doğal olarak bir gün gelen sütün yağ oranı ile diğer gün gelenin ki farklıdır. Ama firmanın hem zarar etmemesi hem kar etmesi hem de her seferinde aynı standartta ürünü satabilmesi için bu sütün yağ oranı standart hale getirilir. Yani yağı az süt geldiyse süt yağı katılır, çok geldiyse fazla yağı alınır.


Yağsız ya da %50li yağlı süt nasıl üretilir? Yine aynı şekilde sütün yağı tamamen ya da %50 alınır. Öyle çok ekstra bir iş değildir bu. Nitekim süt daha fabrikaya geldiğinde yapılan yağ dengeleme işinin biraz daha uzun halidir. 


Peki bu süt yağı ile ne yapılır? Tereyağı, kaymak, süt kreması vb. 


E peki bu yağsız sütler neden daha pahalı? Tamaaameeeennn yağsız (light) ürünlerin pazarlama duruşundan bence. Çünkü firma hem yağı sütten alıp  başka ürün yapıp değerlendiriyor hem ürünü işledim diye bana  pahalıya satıyor. İyi be...


Yurtdışında durum ne bir markete girip hiç incelemedim ama farklı olmayacağını düşünüyorum... Daha sağlıklı beslenmek isteyen bizler dünya çapında öpülüyoruz sanırım yani..

28 Haziran 2012 Perşembe

Kolada alkol var ama bi sor niye var....

Blogcum gün geçmiyor ki sansasyonel bir gıda haberi ile sarsılmayalım. Ben mi çok hassasım yoksa yoksa gıda işi herkesi ilgilendirdiği için medya pireyi deve yaparak bize kendisini okutturuyor bilemiyorum. Neyse sinirlenmiycem... 


Haber şu : Fransa'da çok satan bir tüketici dergisi (bak karşımızda yine bir medya kuruluşu var) marketten 19 tane farklı içecek alıp analize göndermiş. Sonuçları da yeni sayısında kapaktan vermiş, ortalık karışmış. Ben kısa özet geçeyim size :


- "İçecekler çok şekerli" : Uyan da balığa çıkalım sevgili medyam. Fransa seni de beklerim.... Senelerdir yırtınıp duruyor uzmanlar katkı maddesine bilmemneye kafayı takacağınıza şekere, boş kaloriye dikkat edin, sıcak günlerde bol su için içecek yerine diye ama dinleyen kim. Bir litre kolada dolu dolu bir çay bardağı şeker var. Kalori bombası yani...


- "Alkol var" : Var da ne kadar var?? Evde yaptığınız üzüm şırasında, sirkede, bozada ve hatta hatta beklemiş meyvede bile zaten alkol vardır ama çoğunlukla "alkollü" olarak nitelendirecek kadar değildir. Tüm dünyada olduğu gibi Türk Gıda Kodeksi de içeceklerde belirli bir miktara kadar alkole izin verir çünkü eşyanın tabiatı gereği meyveli, şekerli ürünlerde doğal fermentasyon sonucu alkol oluşabilir. Ama ben bozadan kafa bulan kimseyle tanışmadım şimdiye kadar :)) Komedi bir tarafa gazetelerden birinin durumu meyvelerle açıklayan yöneticiyi "suçu meyvelere attı" diye vermesi garip. Suç yok ki sayın editörüm doğanın kanunu işlemiş hem de limitler dahilinde:)


- "Kolada kanserojen var." Efem Amerika'da Kamu Yararına Bilim adıyla çalışan bir kurum kolaya rengini veren karamelde kanserojen madde oranı fazla demiş. FDA bakmış sorun yok hacı, limitlerin çok çok altında devam et demiş. Bu iş oralarda Mart ayında patlamış. Firmalar da kötü reklam olmasın diye prosesi filan hepiciğini değiştiriyoruz diye açıklama yapmış. Bizim Türk gazeteleri ne yazmış? "Amerika'da yasak ama Avrupa'da serbest kanserojen kolada var." Tey Allahım yarabbim ya.... Bi kere Amerika'da yasak yok. Kolada bu madde var ama limitlerin çok çok altında. Azcık araştırmacı gazeteci olun yahu... Hemen felaket tellalığı yapan herkese inanmayın.


Kısacası blogcum bu tip rafine içecekler iyi değil, tüketiminin azalması daha sağlıklı. Ama bizim medyanın yaptığı gibi araştırıp soruşturmadan yazarsan komik duruma ve argümanda geriye düşersin. 


Tatlandırıcı konusunu da yazacam ayrıca onu buraya sıkıştırmayayım şincik..


Bi foto koymadan olmaz diye googleda coke yazdım. Karşıma çıkan ve durumu en güzel anlatan fotoyu koyuyorum. Kimin bilmiyorum umarım telif melif başım ağrımaz:))


yavrım kola içersen na böyle olursun:)
















27 Haziran 2012 Çarşamba

Selanik Gevreği - Enerjisi Azaltılmış (Nam-ı Diğer Light)

Tijen Hanım sayesinde keşfettiğim Işıl Hanım'ın blogu çoook uzun süredir yayındaymış. İlk gördüğüm Selanik Gevreği tarifini hem buralarda bulamadığımdan hem de tam buğdayla tadı nasıl olacak diye merak ettiğimden hemen denedim.  
ilk defa bir fotoğrafımı beğeniyorum blogcum:)
Tarife baya bi sadık kalarak bi yaptım, işe getirdim. Pek beğenildi, isteyen oldu hatta :) "Yaparım ama bak bunun kalorisini düşürücem ben" dedim . Ona da tamam dediler:)) Ben de aşağıdaki malzemeleri bir güzel karıştırıp yağlı kağıt üstünde iki rulo haline getirdim, saldım 180°C'lik fırına:


- 3 bardak tam buğday unu
- Yarım bardak kuru üzüm (bundan başka şekerleme kullanmadım)
- Yarım bardak sofra şekeri (kahverengi şeker bitmiş ama kalorileri aynı)
- 1 bardak kuruyemiş (karışık kuruyemiş aldım, döverek küçülttüm)
- 3'ü içine biri üstüne sürülmelik 4 yumurta
- 50 gram tereyağı
- 1 paket kabartma tozu (isteyen karbonat kullansın...)
- 1 paket şekerli vanilin (vanilya aromasını nerden bulacağım yahu diyenlere:)
- 20 adet tatlandırıcı (Dia'dan aldığım çayıma kahveme attığım tatlandırıcı. Benim damak zevkime göre iki tanesi 3 küp şekere denk geliyor)
- 1 çay bardağı sıcak su (tatlandırıcıları eritmek için)
- 1 çay kaşığı kadar tuz


Çok detaylı uğraşmadım yaparken, hepsini attım kaseye karıştırdım. Ruloların üstüne yumurta sürdüm ama şeker sürmedim. Sanırım dil ilk değdiğinde şekere denk gelsin diye üste şeker sürülüyor. İsteyen sürsün bir yemek kaşığı kadar şeker:)


mutfak ışığında bu kadar oluyo foto işi:(
25-30 dakika pişirdim çıkardım; soğudu biraz. İyice ince kesersem dağılır diye bir parmaktan biraz kalın 20 dilim kestim. Izgara tepsisine koydum 150°C'de bi 20 dakika kadar daha kuruttum.


Takdir edersiniz ki pastane gevreklerine ve sanırım Işıl Hanım'ınkilere göre tok, yoğun ve tabi kuru oldu. Sıcak bir içecekle yenmesi neredeyse şart:)) Kalın bir dilim yaklaşık 50 gram tartıyor. Bu miktar yaklaşık 250 kalorilik 3 adet pastane gevreğine denk. Bir tane 50 gramlık benim gevrek ise 176 kalori. Pastane işinden yaklaşık % 29 daha az kalorili ve tabi daha çok lif ve daha az şeker içeriği ile daha sağlıklı. Bir ara öğün için mükemmel seçim. Rejimdekiler için bile.))) 


Işıl Hanım'ın tarifi de pastane işine göre daha az kalorili. Ben sadece kuruyemiş ile şeker miktarını azalttım. Bir bardak yaklaşık 100 gram dövülmemiş kuruyemiş alıyor ve sıkı durun kalorisini söylüyorum: 600 kCal. Bu değer bir yetişkinin yaklaşık bir öğün değeri. Şekerin bir bardağı da 200 gram ve o da 768 kCal. İşbu sebepten tatlandırıcı kullandım. 


Tatlandırıcılar üzerine bir ara yazacağım söz. 


Tereyağı yerine sıvı yağ tat olarak nasıl olur bilmiyorum ama kalori konusunda çok çok hassas iseniz enerjisi azaltılmış margarin var piyasada onu kullanın. Yaklaşık 180 kCal daha düşürürsünüz.   
hey yavrum be fotoya bak:)))
Neden sadece tatlandırıcı kullanmadın diye soranlar olabilir. Bu damak tadı ile alakalı. Şeker tatlılık verirken aynı zamanda da doygunluk hissi verir. Benim kullandığım tatlandırıcı minik hap biçiminde. 100 gram şeker yerine 20 tane yani yaklaşık 1 gram tatlandırıcı kullandım. Orjinal tarifte 200 gram şeker var. Tüm şekeri çıkarıp yerine tatlandırıcı koysam aradaki 198 gram kuru maddeyi neyle tamamlayacağım, onun verdiği doygunluk, ağızda erime hissini ne verecek? Haa marketlerde daha pahalıya satılan ve kullanım oranı şekerle bire bir olan tatlandırıcılar da var. İsteyen komple onlardan kullansın:)


Türk Gıda Kodeksi "light" kelimesini kullanmaz doğal olarak. Der ki "bir gıdanın enerjisi azaltılmış olarak kabul edilmesi için en az %25'lik düşüş olması gerekir". Eh Kodeks'cim %33 düşürdüm benim gevrekler en bi enerjisi azaltılmış:))

22 Haziran 2012 Cuma

Me and Muesli - Yeni Organik Müsli - Raftakiler

İnsanın karşısına yeni ürünlerin ne zaman çıkacağı belli olmuyor. Genelde markette ya da nette yeni ürünlere rastlasam da bu yazının konusu Me and Muesli'ye bir fotoğraf stüdyosunda rastladım:)


Bu yeni organik müsli markasının tasarımı hiç de fena olmayan internet sitesinde bolca bilgi var ama ben kısaca bahsedeyim. Siteye giriyorsunuz ve istediğiniz müsliyi karıştırıp kredi kartıyla ödüyorsunuz. Kargo bedeli düşük 3.5 lira. 3 günde gelir demişler ama benimki Kırklareli'ne ertesi gün geldi.




Temel olarak bir baz seçmeniz gerekiyor müslinize. Sonrasında istediğiniz meyve ve kuruyemişleri ekliyorsunuz. Ben sade ve çikolata karışımlı bazın üzerine fındık, ceviz, armut ve vişne tercih ettim. Bir çok insan gibi koca koca üzümlerden ve elmalardan bıktığım için onları dahil etmedim. Her bileşen organik. Bunu özellikle söylüyorum çünkü organik vişne ve özellikle armut bulmak o kadar kolay değil. Hele ki küf kokmayanını.


Neyse. 


Her bir kutu 575 gram. Ağzı kapalı; ilk açan siz oluyorsunuz. Yaklaşık 20-25 liraya geliyor. Kargo da dahil olunca ben bir kutu müsliye 24 lira vermiş oldum. Her bir kutudan kaç porsiyon çıktığını yazmamışlar ama kutu karışımını yaparken ne seçtiğiniz ve ne kadar tuttuğu yazıyor. Bedeli de muhtemelen 7'ye bölmüşler çünkü porsiyonunun kaça mal olduğunu da. Her bir porsiyonun 80 gram civarı ortaya çıkıyor ama 100 gram için besin değeri vermişler. 


Ayol ne uzattın demeyin rica edicem. Bir kutudan yaklaşık 5-7 porsiyon çıkıyor. Ben sabah yaklaşık 100 gramını attım kaseye. Normal yağlı sütümü de ekledim. Onların hesabına göre 422 kCal artı 200 ml sütün kalorisi 124 kCal toplam 546 kalori almış oldum. Diyet yapanlar için yüksek bir değer ama sporcular filan için iyi. Çocuklara daha az bir porsiyon vermek lazım tabi.


İçindekilere gelince sadece bazları inceleyeceğim çünkü diğerleri malum kuruyemiş ve meyveler.


Beş gevrek karışımı : Bunda sadece tahıl gevrekleri var. Şeker, katkı maddesi vb. hiç bişi yok. En sağlıklı baz bu, en az kalorili olan. da (362 kCal/100 gram)


Sade crunchy : En çok yulaf içeriyor ama bir sonraki bileşen şeker. Crunchynin kıtırlığı da mısır ve pirinç çıtırlarından geliyor.  (401 kCal/100 gram)


Çikolatalı crunchy : Yine en başta yulaf var ve arkasından şeker geliyor. İçinde çikolata parçaları da var. Böyle bütün bütün ağzınıza gelmiyor belki ama hissediyorsunuz tadını.  (407 kCal/100 gram)


Bu üç bazdan ilkini seçerseniz sadece meyve ile tatlandırmış olursunuz müslinizi. Ben az biraz damağım şenlensin diye çikolata ile beş gevrek bazını karıştırdım. Meyvelerle beraber ekstra şeker vb eklemem gerek kalmadı yeterince tatlıydı müslim. Bir de hafif bir un tadı değil ama hissi ve pıtırıklığı geliyor insanın ağzına yerken. Bir çok müslide olur bu ama sanki bunda biraz daha fazla olmuş.


Kendi karışımınızın dışında hazır karışımlar da var. Onlardan da seçebilrisiniz sporcu, diyet vb.


Seneler önce Almaya'da organik fuarında görmüştüm bunun benzeri bir firmayı. Şöyle bir bakayım dedim netten, hala duruyor.. Ürünlerini pek çeşitlendirmişler. Onlar 80 farklı bileşen sunuyorlar. Me and Muesli'de eminim ileride daha fazla bileşen sunacaktır. Örneğin şu fancy chia tohumlarından getirseler yurtdışından, onlar için bile alan olabilir.   


Ürünün organik olması güzel bir ayrıntı ama kolay iş değil. Örneğin internet sitelerinde bir master sertifika aradım ben. Henüz e-ticaret için organik satış kurallar belli olmasa da fiziki bir dükkana kanune asmaları gereken bu master sertifikayı internetteki dükkanları olan sitelerine assalar ne güzel olur. Bir de tedarikçilerini yazsalar ahhh ahhhh....


Ambalaj filan güzel. Sadece besin değerleri için tablo yapmışlar ama içinde bilgi yok. Halbuki bu bilgi internet sitesinde var, sadece etikete aktaracaklar. Onu da bir kaç güne hallederler sanırım. Daha yolun başındalar.


Uzun lafın kısası benim gibi taşrada organiğe uzaklar için iyi bir ürün. Biraz pahalı evet ama hem organik, hem istediğini koyabiliyorsun içine hem de ayağına geliyor. İlla sabah kahvaltılarında değil güzel bir tam buğday kurabiyesinde bile değerlendirilebilir. Dur ben bu haftasonu bi tepsi pişireyim en iyisi:)))

Mutfakta Gıda Güvenliği - Gurme Bebek Yazısı

Gurme Bebek istedi ben yazdım. Mutfakta dikkat edilmesi gereken bir kaç gıda güvenliği kuralı : http://www.gurmebebek.com/temel-beslenme-prensipleri--692,26157

21 Haziran 2012 Perşembe

Meyve pestilleri - Kalena Gıda - Raftakiler

Bundan 3-4 sene öncesinde organik pestil üretmeye çalışmış, gerek üretimine gerekse ambalajına ve dağıtımına baya bir kafa patlatıp acı çekmiş bir gıda mühendisi olarak Dia'da kasa kenarında meyve pestillerini 1 liraya satılır görünce içim bir hoş oldu.  Hele ki ambalajını inceleyince sofra şekeri kullanmamış olmaları hoşuma gitti. 


İnternet sitesinden aldım bu resmi:)
Geleneksel pestil üretiminde süt, pekmez, nişasta beraber kaynatılır koyulaştırılır, kuruyemişlenip bezlere dökülür. Organik üretimde şeker kullanamazsınız çünkü Türkiye'nin şeker kotasına organik şeker de giriyor. Zaten son dönemde tüketicinin şeker karşıtı duruşu organik üretsin üretmesin gıdacıları elma konsatresi, bal ve pekmez gibi doğal tatlandırıcılara yöneltti. Bu ambalajlanmış pestil de bu yönelimin bir sonucu. Az önce lüplettiğim elma pestilinin içindekileri aşağıya sıralıyorum :


- Elma püresi : E adı üstünde elma pestili
- Üzüm suyu konsantresi : Şeker yerine kullanılan tatlandırıcı
- Elma suyu konsantresi : Şeker yerine kullanılan tatlandırıcı   
- Mısır nişastası : Hani üründeki tek boş kalori bu ama ürüne doygunluk sağlamak için gerek.
- Limon suyu konsantresi : Asitlik dengeleyici.
- Kıvam arttırıcı (pektin ve keçiboynuzu gamı): Bunlar boş kalori yaratamayacak kadar az kullanılırlar. Adı üstünde kıvam arttırıcılar.
- Malik asit : Elma asididir. (Hani limonun asidi sitrik asit gibi) Bu da muhtemelen asitliği düzenleyicidir.
- Tarçın : Elmalı bir gıda ürününün olmazsa olmazı:)
- Doğal elma aroması : Hamdolsun doğala özdeş koymamışlar, yani inşallah:)


Bir paketi 20 gram. Bunun çileklisi, şeftalilisi filan da var hepsini tatmadım. Elmalısının bir paketi 60 kalori. Tatlı ihtiyacı çekenler için bir dilim pasta ya da bir lolipop yerine sağlıklı bir alternatif. Sporcu ve hatta beslenme çantalarına girebilir.)


Firmaya da göndereceğim bu yazıyı çünkü bir istek bir de tavsiyem var:


- Lütfen kuruyemişli de çalışın. Üretmesi daha zahmetlidir biliyorum ama bi deneyin yahu:)
- Allah aşkına ambalaj kalitenizi az yükseltin. Elimdekinin baskısı fecaat.


Dia dışında başka nerede satılıyor bilmiyorum. Firmanın internet sitesi de burada. Bakarsınız arada.

Gıda Sanayii adı üstünde "Sanayi"dir!

Aşağıda yazısının bağlantısı bulunan Hakan Bey bir iş toplantısında uzaktan görmüşlüğüm vardır sadece. Ziraat Yüksek Mühendisi kendisi ama hangi okuldan mezun, nerelidir filan bilmem. Sadece senelerdir yazdıklarını takip ederim. Tutarlı yazar, farklı bir bakış açısı gösterir insana.


Bu yazısında da gıda sanayiinin bir "sanayi" olduğunu tekrar hatırlatıyor. Sadece paylaşmak istedim : 
http://www.tarimsal.com/makaleler/Gida_uretiminde_Sanayi_Gudumlu_Teknoloji_Kullanimi.htm

19 Haziran 2012 Salı

Eklektik bir tam buğday çalışması :))

Ey dostlar annelerimiz bize ne öğretti?? Hiç bir şeyi ziyan etmeeee. Hele ki ekmek atılmaz zinhar. Günah!!!


Bir başka soru: Yufkacılar bizi ne zaman duyacak da tam buğday yufkası yapacaklar?


Ona daha çoooookkkkk var. E biz tam buğday böreği yiyemiycez mi? Lütfen panik yapmayın ben varım yetiştim derdinize:)))) Hem de ikisine de... Kurumuş tam buğday ekmeğinden börek yaptım. Ya da pizza yaptım. Yahu başlıkta dediğim gibi eklektik bir çalışma oldu şimdi standardize edemiycem:)))


eklektik böreğim taktimimdir
Kırklareli'nde ekşi mayadan tam buğday ekmeği yapan bi yer bulduk şükür ama bir derdimiz var : Azcık öksüz doyuran boyutlarında bu ekmek, büyük yani. Aldın mı 2-3 günde ancak bitiriyoruz 4,5 kişi (4 yetişkin bir bıdılık). Sevdicekle cumartesi şehir dışında olunca cuma akşamı aldığımız ekmeğin yen(e)memiş yarısı  pazar günü yerinden bana gülümsüyordu kurumuş olarak:)) 
Babamı oturttum ekmeğin başına, verdim eline kesme tahtasıyla bıçağı, minik minik doğrattım kuru ekmekleri. Yaklaşık yarım ekmeği doğradı babam sağolsun. 


Ben de şu aşağıdakileri doğradım ve rendeledim :
- 1 tane kırmızı biber
- 1 tane yeşil biber
- 6 tane mantar
- 6 tane sosis
- çeyrek sucuk
- yaklaşık 350 gram kaşar peyniri
- 1 top mozerrella peyniri (evde vardı koydum - opsiyonel)


Bunların içine 2 yumurta, bolca kekik, biraz tuz, karabiber ve nane koydum. Şimdi farkediyorum neden kuru fesleğen koymamışım yahu. Mozerella evde vardı, onu değerlendirdim. 


Neyse! Yarım litre süt ile küp küp doğranmış ekmekleri ıslattım. Süt miktarını ekmeğinizin miktarına ve özellikle kuruluğuna göre ayarlarsınız.


ilk yemek fotoğrafı denemelerim idare edin:)

Kaşardan bir küçük kase ayırıp tüm malzemeyi karıştırdım. Bir yemek kaşığı ayçiçek yağı ile yağladım yüksek kenarlı kare borcamı. Karışım da tam olarak doldurdu bunu. 180°C'lik fırında 20 dakika kadar pişirdim. İçlerinde en zor pişeni yani biberi kontrol etmek yetiyor. Pişince de kaşarın kalanını üzerine paylaştırıp bi beş dakika daha tuttum fırında. 
Fazlasıyla kaşar koyduğum  için borcamı yağlamak dışında başka yağ koymadım. Biz bu haliyle hafif bulduk, isteyen koysun yağ.


Mantarı az geldi. Esasında pizza tarzı bir tadı da olmadı değil. Ama özellikle domates vb koymadım. Böreğe yakın olsun istedim tadın. Ekmek miktarı biraz fazla geldi ama içi yumuşak kenarlar kıtır oldu. Daha az yüksek ve daha dar uzun bir borcam yaparsa inşallah Paşabahçe onda da denerim artık:)) Beyaz ekmek ile denerseniz süt miktarını azaltın yoksa hamurlaşır; tam buğday, çavdar, kepek gibi ekmekler daha kuru oluyor nitekim. 


bu da ilk salata fotom. daha iyilerini çekicem amin:)
Yanına bir salata yaptım. Zaten salatayı yıkayıp doğrayıncaya kadar   eklektik böreğim pişti sofra hazır oldu. Herkes pek bi beğendi, annem özellikle dert ettiği kuru ekmeklerin böyle değerlendirdiğim için içten bir aferin gönderdi bana:))


Kendime not : Gelecek sefere çok daha fazla mantar, biber ile ve hatta hafif  kızarmış sebzeler ile dene:))     

18 Haziran 2012 Pazartesi

Lay's Fırından - Fırınlanmış Patates Çerezi - Raftakiler

valla tek bulabildiğim resim bu idare edin:)
Lays'in fırınlanmış patates cipsi raflarda kısa bir süredir. Üzerinde koca koca %50 daha az yağlı diye yazmışlar. Paketin arkasındaki besin tablosunda kendi ürettikleri sade patates cipsine oranla yağ oranı %50 daha az gözüküyor. 


Çoğunluk "%50 daha az yağlı ise o zaman kalorisi de % 50 daha azdır" diye düşünür; yağ ve kalori birbirine bağlıdır ama yağı düşürdün mü lezzet verici başka "kalorili" şeyler eklersin ve ürünün kalorisi o kadar da düşmez. Burada da benzer bir durum var ki firma sadece yağ azlığından bahsetmiş, kaloriyi ön plana çıkarmamış. Çünkü işi kaloriye vurduğunuzda sadece %17.4'lük bir azalma söz konusu %50'lik değil.


Firmanın internet sitesine girdim bu kaloriden bahsediyorlar mı diye. Daha bu fırınlanmış ürünün bilgisi bile yok, hatta piyasadan kaldırdıkları bir ürünün bilgisi var. Neyse, beslenme bölümünde 2000 kalorilik beslenmeye sahip ortalama bir insanın günde 25 gramlık abur cubur hakkı olduğunu, bu sayının da Avrupa Atıştırmalıklar Derneği ESA tarafından belirlendiğini yazmışlar. Ben bu derneğin adını ilk defa duydum; muhtemelen sektör firmalarının kurduğu bir dernektir. Ama esas 25 gram cips ne kadar söyliyim mi size? Küçük bir yoğurt kasesi kadar. Ha bi de en küçük paket 60 gram. Yani bi paket yediğinizde iki günlük hakkınızı dolduruyosunuz ona göre...


Bi yerlerde ev tipi cips tarifi olacaktı dur ben ona bi bakayım en iyisi  :))

14 Haziran 2012 Perşembe

Hazır Dondurmalar Üzerine Bir Kaç Not

Dondurma üzerine yazmam istendi, ben de araştırmaya başladım. Algım da her zamanki gibi gıda haberlerine açık ama dondurmaya karşı daha bi açık. Hoopp bir yazı geldi takip ettiğim annelerden birinden. Ntvmsnbc'den Esra Sert yazmış: Yediğinizin dondurma olduğundan emin olun! diye. Esra Hanım çocuğuna şeker yedirmeyen, beslenmesine özellikle dikkat eden annelerden. İyi niyetle yazmıştır eminim ama yazıda bahsedilen tüketici birliği raporuna ulaşmama rağmen buraya bağlantısını koymaya tenezzül bile etmiyorum çünkü konuyu çok saptırmışlar. Dedim Tuğba sıva kolları bir yazı da sen yaz, herkes kararını ondan sonra versin. 


Yazıda eski sistem doğal malzemeler ile yapılan dondurmadan bahsediliyor ama artık böylesini bulmak çok zor. Facebookta bu yazının haberinin altına bir sürü doğal dondurmacı ismi verilmiş. Ya moralinizi bozucam ama onların çoğu da sadece salep, şeker ve süt kullanmıyordur sanmıyorum. Zaten pancar şekeri ne kadar doğal o tartışılır. Bi de işin glikoz şurubu boyutu var : En küçük tatlı üreticisi bile glikoz şuruplarına ulaşır hale geldi - Bağcılar ara sokaktaki lokmacının büüüüyyyyüüüüüüük indiriminin sebebi budur dostlar.  Şeker konusu çok geniş daha önce de yazdım ama kısaca şunu söyleyeyim ister pekmez ister yüksek fruktozlu mısır şurubu olsun şeker şekerdir ve günlük tüketimi bir kaç kesme şekeri geçmemelidir. Hani sağlıklı bir beslenme peşindeysek eğer. Zor biliyorum ama tavsiye edilen şeker tüketim miktarı da bu.


Dondurma konusuna geri dönersek dediğim gibi belki bir kaç "tutkulu" dondurmacı dışında sadece süt, salep ve şeker kullanan üretici olduğunu pek sanmıyorum. Her zaman dondurmasını bayıla bayıla yediğiniz dondurmacınızı azcık sıkıştırın bakalım sadece doğal malzemeler mi kullanıyormuş, çikolatası en azından bittermiymiş, glikoz şurubunu zinhar dükkandan içeri sokmuyor muymuş, aroma kullanıyor muymuş? Bu liste daha gider ve emin olun ki o güvendiğiniz dağlara lapa lapa karlar yağacak...


Hadi geçelim bireysel küçük üreticileri büyüklere bakalım. Evinizin dibindeki küçük bakkaldan "lezzetli" ve "uygun fiyatlı"  bir dondurma alabilmek demek belli koşulları kabul etmek demektir. Nasıl yani? Bu dondurmanın lezzetli, ucuz ve tabi sizin bakkala gelecek ve sizin almanızı bekleyecek kadar uzun ömürlü olmasını sağlayacak bileşenlerin dondurmada olduğunu kabul ediyorsunuz demektir.  Hayır bir saniye panik yok. Ne ambalajlı dondurma ne de mahalle dondurması tu kaka değil. Sadece size neyle neyi satın aldığınızı söylüyorum.


Ortalama bir dondurmada şunlar vardır. Mahalle dondurmacısı daha azını ya da kompaktını kullanıyordur ama eninde sonunda kullanıyordur.


- Süt : Yuh artık olsun tabi
- Tereyağı, süt kaymağı, süt kreması : Lezzet ve tabi ki kalori yapıcı ana unsurlar.
- Şeker, glikoz şurubu : E tatlı yiyoruz sonuçta. Ha bi de tekrar hatırlatayım şeker şekerdir.
- Süt tozu, peynir altı suyu tozu : Bunlar kıvam vermek, kuru madde artışını sağlamak için kullanılırlar. Kötü değillerdir hatta ürünün protein oranını bunlar yükseltir. PST üzerine de bir ara yazıcam inşalla:)
- Buz : Kimi koyuyor kimi koymuyor. Ürünün kuru madde oranı ve üretim tekniği ile ilgili
- Kıvam arttırıcılar: Meyveli buz yiyormuş gibi hissetmemek için kullanılıyorlar. Evet jelatin de bunlardan biri; hayır jelatin o kadar da kötü bişi değil.  
- Emülgatörler : Gıda sanayiinde en çok yağ ve su gibi farklı fazların bir arada karışması için kullanır; dondurmada ayrıca erken erimeyi engelleme, akıcı yapı için de kullanılıyorlar.
- Stabilizatör: Adı üstünde yapıyı stabilize etmek için kullanılıyorlar. En bilinen lesitinin ayrıca emülgatör özelliği de var. Lesitin, en çok soyadan elde edildiğinden, soya da GDO'da başrolü oynayan bir ürün olduğundan dondurma dahil bir çok ürüne GDO bağlantısının sebebidir.
- Renklendiriciler ve aroma : Evet o ucuz çilekli dondurma rengini pancardan kokusunu gerçek çilekten almıyor nitekim doğal aroma ve doğal boya her zaman daha pahalıdır.


Liste burada bitmiyor ama buraya kadar olan bölümü hakkında şunu söylemek istiyorum: Eğer evde meyveydi, buzdu, kremaydı uğraşmayıp canınız bir çektiğinde aşağıdaki pastaneden soğuk soğuk bir dondurma alıyorsanız yukarıdakileri yediğinizi bilmenizi istiyorum. Negatif bir söylem değil bu. Yukarıdaki bileşenler belirli oranlarda kullanılıyorlar; bunlar olmadan istediğiniz lezzette, ulaşılabilirlikte ve tabi fiyatta dondurmaya ulaşamazsınız onu söylüyorum. Sık ve çok dondurma tüketimi daha katkı maddelerine filan gelmeden şeker ve yağ tüketimindeki artış ile sağlığınızı bozar. 


Liste bitmedi dedim. Bir bileşen daha var gözlemlediğim o da bitkisel yağ. Şimdi buraya kadar dondurmacıların tarafındaymışım gibi algılanabilirim (ki zinhar değilim - ben sadece bir yorumcuyum) ama bu bitkisel yağ işi midemi kaldırdı. Dondurma gibi süt ve süt yağı temelli bir ürünün içerisinde bitkisel yağ görmek istemiyorum kardeşim ben. Hele ki gıda sanayiinde bitkisel yağ denildiğinde akla ilk gelen ayçiçeği ve hatta daha ucuzu pamuk ya da kanola yağı kullanıldığını düşününce hiç hiç istemiyorum.  


Yine uzun yazdım ne yazık ki. Kısa kısa özetleyeyim :


- Dondurma dediğini evde yapmadıktan sonra yukarıda saydığım hammaddeleri içerir.


- Evet ister açık ister ambalajlı tüm hazır dondurmalar az ya da çok bu hammaddeleri içerirler. Bu illegal değildir.


- Dondurma ve tüm hazır tatlı gıdalarda esas endişe katkı maddeleri değildir, şeker ve boş kaloridir. Dondurma nispeten daha iyidir; süt temelli olduğundan en azından protein oranı daha yüksektir. Gofret mi dondurma mı daha sağlıklı savaşında dondurma kazanır. Kornet mi kaymaklı dondurma mı savaşında ise kaymaklı dondurma kazanır. 


- Dondurma çok ucuzsa bir bit yeniği vardır. Rica edicem fast foodcudan korneti 50 kuruşa aldığınız ürün kaymaklı dondurma gibi tat verse de kaymaklı dondurma sanmayın, hangi ekonomide yaşıyorsunuz kuzum siz...


- Dondurma ne kadar komplike hale geliyorsa, yani kornete giriyorsa, üzerine çikolata kaplanıyorsa ya da pasta haline geliyorsa o kadar çok boş kalori içerir. Ceviz ya da meyve gibi doğala yakın bileşenleri de az biraz tenzih ediyorum, ama bak ne dedim az biraz:)


Lütfen tüm bu yazdıklarım gözünüzü korkutmasın, bilgi sahibi olarak bilinç sahibi olunur ancak.  Umarım gelecek dondurma alışverişinizde bu yazı aklınıza gelir ve sağlıklı seçimler yaparsınız.  

12 Haziran 2012 Salı

Hasat yakındır:)

Buğdaylar tatlı yeşilden kehribar sarıya döndülerrrr.. Hasat edenler bile var...

Ayçiçekleri de sarı sarı çiçeklerini göstermeye başladı:)))

Ööööyyyllleeee bi haber vereyim dedim:)))

11 Haziran 2012 Pazartesi

Taze patates zamanıdır heloloyyy:)))

Eyyy dostlarrr gün patates günüdür. Pazara düştü taze patatesler. Şimdi yediniz yediniz bundan sonra yiyeceğiniz tüm patatesler depo görmüş olacak ona göre:)))


İşbu sebeple evde kenarda köşede kalmış yeşillenmiş ve hatta utanmadan filizlenmiş patateslerinizi direkt çöpe atın, kediye köpeğe vermeyin, bir fakir alır diye çöpün yanına da bırakmayın. Neeedeeennn? Çünküm filizlenmiş patateste solanin çoğalır o da adamı sağlam zehirler.


Hadin herkese taze patatesli günler:)

8 Haziran 2012 Cuma

Fındık Kremasında GDO alarmı

Yahu sabah kaç saatimi verdim kafayı toplayıp bir yazı yazdım ama öptümünün gündemi durmuyor ki. Şimdi de Bakanlık fındık kremalarında GDOlu soya çıktı, farklı markaların 20 partisini topluyoruz demiş. 4 tane de firma ismi var haberin dibinde. Bu sefer büyük firmalar topun ağzında. Birisinde çalışmaya ancak 3 ay dayanabilmiştim. İyi ki çantayı alıp çıkmışım göstermelik mühendislik yapmak istemediğimden. BUnlar tedarikçilerini mi kontrol etmediler nedir, yandılar şimdi tabi. Tanrı bilir nasıl ört bas edilecek...


Bak tek lafım onlara değil : Fındık memleketinde, pahalı diye almadığın fındık yerine daha ucuz daha ucuz diye diye şekerli ürün için market raflarını aşındırırsan sevgili vatandaşım başına gelecek de budur. Ben sana tatlı yeme demiyorum yiyeceksen en az %70lik bitterle dünyanın peşinden koşturduğu caanım Türk fındığını beraber ye...

HFCS'den gir, The Good Wife'a el salla, Gıda Lobiciliğinden çık:)

Dostlar gıda üzerine yazazacak çok şey var, yeni ürünler ve tarifler mesela. Ama bu blog bir gıda mühendisinin blogu olduğu için yeni ürün ve tarifleri hobi bloglarına bırakmam gerekiyor bazen; özellikle denetim raporları ya da yorumlanmaya değer makaleler vb. söz konusu olunca.

Bu sabah da bir dostumun gönderdiği bir blog yazısı okudum. "Bilim için daha temiz bir ses" sloganıyla 2010'dan beri yazan Alex Reshanov Yüksek furuktozlu mısır şuruplarını (HFCS) ele almış. New York Belediye Başkanının 30 Mayıs'ta şehirdeki şekerli içecek satışını sınırlandırması haberinden hareketle akıcı ve anlaşılır bir dille HFCS'nin ne olduğunu açıklamış; diğer şekerlerden, tatlandırıcılardan daha kalorili ve tabi daha şişmanlatıcı olup olmadığını sorgulayanları sorgulamış. Karışık mı? Değil be... Ben zaten başka bir şeyden bahsedicem. Detaylı bilgi isteyen orjinali okusun.)

The Good Wife'ı seyreden var mı? Zart diye konu değiştirdim diye kızmayın yukarıya bağlayacağım konuyu vallahi..

Ben iflah olmaz bir yabancı dizi-kolik oldum. House, Greys Anatomy ve The Good Wife'ı tamamen takip etmenin yanı sıra belleğe kaydediyorum ki arada canım istediğimde açıp bölümleri tekrar seyredebileyim, o kadar yani. Yine böyle bir tekrar seyretmemde The Good Wife'ın 3. sezon yan olaylarından biri tekrar dikkatimi çekti. 

Dizinin ana konusu şu : Bir iyi eş var, kocası eyalet savcısıyken rüşvetle suçlanıp hapse düşünce kadın, 15 yıl aradan sonra avukatlık yapmaya başlıyor. Her bölümde başka bir davayı ele alıyorlar ama fonda bir aşk üçgeni, kocanın hapisten çıkma ve tekrar eyalet savcılığına aday olması, çocuklarla ilişkiler filan filan var. Bu kocanın eyalet savcılığı adaylığında kampanyayı yürüten bir Eli Gold abimiz var. Kendisi açıkgöz, kurnaz, zeki ve seçim kazandıran bir kampanya yöneticisi; sağlam bağlantılara sahip. Kocayı  savcı koltuğuna oturtunca da Eli buzinisını alıp bizim good wife'ın çalıştığı şirkete geliyor; kriz yönetimi, kampanya ve lobicilik danışmanlığı işi yani.  

Bir okulda peynirden kaynaklanan bir gıda zehirlenmesi olayı üzerine peynir şirketi kalkıp Eli abimize geliyor kriz var aman bizi kurtar diye. Eli bunları kabul ediyor ama iş orada kalmıyor. İki üç bölüm gıda lobiciliği ve Choose My Plate üzerine bir yan hikaye devam ediyor. Dizi zaten Arap Baharı, Afganistan'daki Amerikan ordusu, Çin'deki internet yasakları gibi güncel konulara girip çıkmayı pek sevdiğinden Choose My Plate'e de uzak kalması söz konusu olmaz. 

Bu Choose My Plate ne? Michelle Obama bizzat obeziteye savaş açtı. Bu da henüz bir yaşını doldurmuş bir USDA yani Amerika Gıda Tarım Bakanlığının projesi. Naaptılar? Klasik beslenme piramidi yerine bir tabak ve bardak koydular. Tabağı 4'e bölüp meyve, tahıl (bakliyat), sebze, protein dediler her bölmeye, yandaki bardağa da süt ürünleri yazdılar. Kafası beslenme piramidiyle karışmış Amerikan halkına, bir ahmağın bile anlayacağı (stupid-simple) basitlikte bir imaj sunarak her öğündeki tabağını bununla karşılaştırıp hizaya gelmesini ve kendisini obeziteden korumasını amaçlıyorlar. 

CBC'den izin almadım bişi olur mu? MY BODY
Basit ama akılda kalıcı bu tabak imgesini beğenmedi Eli efendi. Neden? Tabakta çıkarlarını korumaya kendini adadığı peynir yoktu, bardaktaki dairy (süt ürünleri) ifadesi de yeterli değildi; zaten peynir bardağa girer miydi? Tabak yerine insan vücudunu bölümleyip bir günde tüketilmesi gerekenleri bu bölümlere yerleştiren ve hatta kolun bir tanesine tatlı yapacak kadar nası diyim komik bir çalışma yaptı, kendine yandaş aramaya mısır sanayii ile filan görüşmeye gitti kurnaz abimiz. Boş zamanımı güzel bir dizi ile doldururken böyle bir anda bir şimşek çaktı beynimde; aydınlanma yaşadım be dostlar:)) ABD ve lobicilik kelimesi senelerdir beynimize beraberce kazınmış kelimeler, gıda ve ziraatte de işlerin bu şekilde yürüdüğünü bu son GDO olayları ile filan baya baya anladık ama böyle sürükleyici bir dizinin içerisinde suratıma vurulunca bir garip oldum açıkçası:)))

Biz seni akıllı bilirdik, HFCS üzerine detay vericen, önemli bilimsel açıklamalarda bulunucan diye buraya kadar okuduk hain Tuğba diye ateş püskürenleri gözlerinden öpüyor ve konuyu bağlıyorum canlar:

Beslenme üzerine tartışmalar çok izlenen bir tv dizisine bile bölüm bölüm konu oluyorsa gıda sektöründe büyük fırtınalar kopuyor demektir. İnsanlar ve kimi hükümetler daha bilinçli evet ama şirketler de bir o kadar güçlü ve halkı manipüle edecek yönde kampanyalara imza atıyorlar. Bu bir ticari savaş, herkes kendi çıkarını kolluyor. 

Seneler önce bir üniversite hocasının kızartılmış sebze ve etlerde vitamin ve protein kaybının diğer yöntemlere göre daha az olduğu temelinde, kızartmaların tamamen hayattan çıkartılmaması gerektiği alt metninde bir yazı okuduğumda "noluyo lan?" demiştim. Meğer bir yağ firmasının sponsorluğunda kaleme alınmış. Hemen tü kaka demeyin hocaya, haklı çünkü, bilimsel olarak anlamlı bir fark var. Kızartma süresi az olduğu için kayıplar daha az olabiliyor ama tabi bu elde davul sokaklara çıkıp kutlanacak bir bilgi değil yağcının yaptığı gibi. Moore abimizin Oversize Me'sinden sonra paniğe kapılan ismi lazım değil hamburgercinin de bir diyetisyene her öğününde hamburger olan zayıflama menüsü yazdırttığını görmüştüm. Ağzımla gülmemiştim takdir edersiniz ki bu habere...

HFCS yazısını güzel bitirmiş blogger kardeş. Tamam HFCS şekere göre "birazcık" daha zararlı olabilir ama bu şekerin cici hale getirmez ki. HFCS'nin kimileri tarafından günah keçisi ilan edilip "Gerçek Şekerle Yapılmıştır" muhabbeti yayılacaktır. Nevşehir'de bir gazozcu başlamış zaten ürünlerimizde "GDO'lu mısır şurubu kullanmıyoruz" diye. Yahu sen gazozcusun. Şurup kullansan ne olur kullanmasan ne olur. Boş kalorinin Allah'ısın; ağzına kadar vitamin dolu olsa ne olur şişen.. Eninde sonunda şekerle yapılan rafine bir içeceksin. 

Herkes kendi çıkarına doğru tüketiciyi çekmeye çalışırken iyi ve sağlıklı gıdalar üreten ve bu kurtlar sofrasında ayakta kalmaya çalışan şirketlere de saygılı bir selam çakarak bitirmek istiyorum yazımı. Yine iyi bir final yapamadım diyordum ama şimdi farkettim:  Bu konunun finali yok, daha çok yazıcam bunun üzerine.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Tağşişçi Firmalar Üzerine Notlar

Dün artık adına Gıda ve Hayvancılık da eklenmiş olan Tarım Bakanlığı ürünlerinde tağşiş yani hile yapan firmaları açıkladı. Linki burada. Bu sayfa esasında Bakanlığın genel duyuru sayfası. Bu habere özel Radikal'deki yazıyı da buraya alıyorum, o kaybolmaz sanırım.


Şirketlerin çoğu yerel şirketler. Bir tane ulusal firma var. O da Pınar Et. %100 dana dediği sosiste kanatlı eti karışmış çıkmış. Pınar'dan gelen açıklamada aynı parti ürüne Tarım'ın Bornova laboratuarında aynı analizi yaptırdığını onun ise temiz çıktığını yazmış. Bu birbirinin tersi sonuçlar laboratuarları zan altında bırakır genelde ama bu işin numune alma kısmı da önemlidir, orada da bir hata yapılmış olabilir. Zaten Pınar'ın yaptığı ya da yaptırdığı bir analizde işine gelmeyen bir sonuç çıksa paylaşmazdı ki:)


Pınar'ın %100 dana dediği üründe nasıl kanatlı eti çıkabilir. Dört ihtimal var :


1) Pınar gerçekten kanatlı eti kullanmıştır ve dana diye satmıştır. Buna düşük ihtimal veriyorum.


2) Analizi yapan Bakanlık laboratuarında bir hata vardır ama artık akredite olmaya başladı Bakanlığın da labları buna pek ihtimal vermiyorum.


3) Çapraz bulaşma söz konusu olabilir. Bu ne demek? Bir sosis hattında sadece bir çeşit sosis üretilmez. Üretim planına göre bir gün %100 daha üretirsin öbür gün hindi sosis üretirsin örneğin. Neden? Çünkü hat dediğin makineler bütünü pahalıdır, her ürün çeşidine göre hat almazsın kapasitene göre hat yatırımı yaparsın. Burada dikkat edilecek şey bir üründen diğer ürüne geçerken düzgün bir temizleme yapmaktır. Bu temizlik hem hijyenik anlamda önemlidir hem de bu tip çapraz bulaşmalarda. Bir vardiyada hindili sosis yaptın, temizlik yaptın, diğer vardiya da %100 dana sosis üretimine başladı. Aradaki temizlik iyi olmazsa, köşede kenarda bir önceki vardiyadan ufacık bir kalıntı bile kalsa yeni ürüne bulaşır sonra gelir böyle bir analizde çıkar başına bela olur çünkü analizler hassas, DNA üzerinden gidiyor. Numunede bir tane kanatlı DNA'sı varsa onu bile gösterir.


4) Ya Pınar'da ya da Bakanlık'da kötü niyetli birisi vardır; ya üretimle ya numuneyle ya da sonuçlarla oynamıştır.


Ya da hadi biraz espiri katalım bu son maddeye : Bir reklamcı işi de olabilir bu: Pınar bol reklam verip kampanya yapacak adını temize çıkarmak için heheheh.        


Öhöm evet ciddiyet...


Hepinizin tahmin edeceği gibi en muhtemel açıklama 3. ihtimal yani çapraz bulaşmadır. "Temizlik çok önemli, hijyen çok önemli" diye senelerce boğaz patlatmamın sebebidir çapraz bulaşma. Patronundan işçisine çoğunluk deli muamelesi yapar sana, temizlik üretim kadar ciddiye alınmaz; ama sonra büyük küçük bir olay yaşanır, patron sana carlar, suçlu yine sen olursun.


Ayy eskiyi hatırlayıp sinirlenmiycem tamam:))


Diğer firmalara bakalım istiyodum ama yazı yeterince uzadı. Liste iki bağlantıda da var; kendi şehrinizdekilere bakın. Bir de Eminönü, Mısır Çarşısı ya da büyük şarküteri gibi yerlerden dökme ürün alırken de dikkat edin, buralara Anadolu'dan çok mal gelir. Dükkan sahiplerini sıkıştırın, soruya boğun, terletin:)


Bir de tarihlere dikkat edin. Genellikle üretim tarihi seri no olarak basılır, listedeki iki firmanın seri nosu ileri tarihli ürünlere ait.  Adam nisanda üretiyor ama üzerine ağustos yazıyor; etiket okumakta ve dediğim gibi dükkan sahiplerini terletmekte fayda var.


Listede en çok güldüğüm sonra güldüğüm kadar üzüldüğüm de İzmir Bornova'daki pideci. İsmi gördünüz mü? MİLENYUM Pide... Hey yavrum beeee..... İsme bak hizaya gel.. Ben de İzmir'de okudum, 4 sene Bornova'da yaşadım, pideciler hayatımızda önemli bir yere sahipti. Belki biz de domuzlu pide yemişizdir bilemiyorum ama böyle afilli isme sahip pideci yoktu hamdolsun:)))

4 Haziran 2012 Pazartesi

Sağlıklı Tarifler - Sebzeli Kek


Hemen malzemeleri sıralıyorummmm: 
- 2 yumurta
- 2 su bardağı tam buğday unu
- 1 bardak yoğurt
- 1 su bardağı zeytinyağı
- Yarım demet maydanoz (doğranmış)
- 4 adet brokoli (doğranmış)
- 1 adet kabak (rendelenmiş)
- 1 tutam ıspanak (doğranmış)
- Kabartma tozu ya da karbonat
Malzemelerin hepsini karıştırıp tercihen yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye ya da kek kalıbına aktarın. Daldırdığınız bıçağa kek bulaşmayacak kadar 170-200 °C’da pişirin.
Sebzelerde değişiklik tabi ki yapılabilir. Ben soğangiller seven biri olarak ince ince doğranmış yeşil soğan sapları ve hatta pırasa ekliyorum. Ispanak yerine semizotu olabilir. Havuç da farklı bir renk veriyor keke.
Tam buğday unu miktarını biraz azaltıp yulaf ya da çavdar ezmesi de konulursa lif miktarı artar. Ruşeym eklenirse hatta protein miktarı da artar. Protein demişken yoğurt miktarını azaltıp peynir kırığı ya da lor konulabilir. Eğer peynir koyacaksanız yağı da azaltın derim. 
Kıvam klasik tatlı keklerden daha sert oluyor hele ki tam buğday unu ile. Tekli kaplarda pişirirseniz daha kısa sürede pişiyor...
Bi ara yapayım da fotoğraf koyayım buraya:))
Afiyet olsun...